Yunus Emre
Yunus Emre sevgisi Türk ve Türkçe ile beraber andığımızda Bizim için ayrılmaz bir iç varlığa dönüşür. Onun Türk yurdundaki şöhreti paylaşılamaz bir hale gelmiştir. Onu kendi bölgelerinde ve topraklarında yetişmiş ve gömülmüş görme gayreti ve arzulu bir yarış halinde devam edip gidiyor.
Yunus Emre'nin Karamanlı olduğu ve mezarının Karaman'da olduğunu belgeleri ile anlatmaya çalışacağım.
Aşkın aldı benden beni
bana seni gerek seni
Ben yanarım dün-ü günü,
bana seni gerek seni
Yunus Emre ahireti kadar dünyası da gerçek bir Müslümandır. Hem’de geniş ölçüde hem kendisi ve hem oğlu Karamanoğulları’ndan ve şehzadeden toprak alacak kadar dünyalık sahibi idiler.
Yunus Emre içtimai yardımı, irşadı
seven bir hayır sahibidir. O bir yanaşma, Alıç yüklettiği öküzünün kuyruğuna
yapışmış, nafaka peşinde koşan, gene eşeğinin kuyruğuna yapışmış kırk yıl bir
dergaha yalnız (Doğru odun) taşıyan bir fakir adam da değildir. Sonradan köy
haline gelen geniş arazisi, zaviyesine vakfettiği kirişhanesi, değirmenleri,
Karaman'a su akıtan hususi bir arkı (kanalı) vardır.
O Divanında bir yerde:
Her ne dilersen
hakumda işi edün,
Ne tuşa turdum-ısa sen
tuşladun.
"Hakkımda
dilediğini yaptın: Ben, hangi safta durdum’sa, (beni) o safa sen
durdurdun." der.
Müslümanlığından
şüphe etmeyecek kadar hassas olan Yunus Emre'yi Hasan Sabbah’ın bir müridi gibi
iştirakçi, Batini, Haşhaş’çı göstermek cehle dayanan korkunç bir iftiradır.
İlahi, Ruhani veya ünlü bir kişinin hayatı
araştırılıyor ama bulunamıyorsa, etraftakiler şöyle bir etrafına bakındıktan
sonra anlatmaya başlarlar:
- Ninem derdi’ki bizim memlekette 5 metre uzunluğunda 150 cm
eninde kocaman taşlarla çevrilmiş bir mezar var, başucuna bir taş konmuş 4 kişi
kaldıramaz.
Yada
--Dedem anlatırdı, bizim evin karşısında
toprak kayınca bir mezar ortaya çıkmış, kafatası görülmemiş büyüklükteymiş
kesin alim bir adamın mezarıydı...
Yani hep rivayetlerden, hikayelerden yola
çıkılıyor.
Biz Araştırmalar ve belgeler ile Yunusun Karamanlı
olduğunu, mezarının Karamanda
olduğunu ispat edeceğiz.
Önce
Vakfiyelerde ve arşiv vesikalarında adı "Evlad-ı İsmail Hacı Köyü (İsmail
Hacı Evladı Köyü)"nü inceleyelim çünkü İsmail Hacı Yunusun
dedelerindendir.
Karamanın
29 Km doğusundadır. Vesikalarda İsmail Hacı- Hacı İsmail Zaviyesi diye geçen
İsmail Hacı Tekkesidir. Horasandan gelip Larende’nin 29 km doğusunda sulak,
Tarım ve Hayvancılığa münasip bir yere yerleştirilmişlerdir. Tatlı meyilli bir
tepe üzerine kurulmuştur. Buraya "Aşık Öreni" de diyorlar.
Vakfiyelerde adı "Evlad-ı İsmail Hacı" köyü geçmektedir.
Vesikalarda
(İsmail Hacı- Hacı İsmail) Zaviyesi şekillerinde geçen bu tekkenin Banisi
(Kurucusu) ve vakıfı bu büyük Türk ve İslam Şairi ve Mutasavvıfı Yunus Emre'nin
Mensup Olduğu topluluğun başıdır.
Bursa'da, Kula ile Salihli arasındaki
Emre Sultan Köyünde, Sari Köyde, Isparta'nın Keçiborlu ilçesi civarında, Aksaray
ilinde, Sandıklıda, Ünye de, Sivas yolu üzerinde, Akşehir de, Konya'da,
Konya'nın Emre Köyünde, Kayseri'de Doğanhisar ilçesinin Koçar Köyünde ve
Karaman'da gömülü olduğu söylenir ve yazılır. Konya'da Emre'ye nisbet edilen
iki mezar vardır.
Bu
yerlerin bazılarının (Makam) olduğunu kabul etmeye bile pek yanaşanlar yoktur.
Fatiha okuyarak, dua ederek Tanrının rahmetini çekmek için bazı ölülere başka
başka yerlerde taş (anıt) dikmek, mezar ve türbe yaptırmak İslam diyarında
yaygın bir gelenektir. Yunus'a nisbet edilen bir çok yerdeki mezarları,
türbeleri vardır, bunların çoğu (Yunus), (Emre), (Emir) isimlerini taşıyan
başka başka zamanlarda yaşamış, ölmüş kimselerdir. Bizim şairimizle hiç
ilgileri yoktur. Bunlar Yunus Emre'nin kendi toprağında gömülü olduğu şerefini
paylaşmak gayretinden doğmuş şeylerdir. Nerede bir Yunus, Emre, Emir adını
taşıyan mezar taşı, yatır varsa ona (Yunus Emre) denilmiştir.
Yunus Emre'nin Sarıköylü ve orada gömülü
olduğunu iddia edenler ağız rivayetlerine dayanan bazı destani kitaplara ve son
devirlerin bazı kayıtlarına tutunmak istiyorlar. Fakat bunlar 20. asrın ilim
ölçüsüne uymayan, güvenilemeyen biri birini tutmaz perişan şeylerdir. İl-yazıcı
defterlerinden alınan naslaşmış vesikalar yanında bunlara katiyen iltifat edilemez.
Bazı tarih kitaplarında Yunus Emre'yi başka başka Osmanlı Padişahları zamanında
yaşatan, ölüm yerleri gösterilen ihticaca katiyen salih olmayan ifadeler
buluyoruz. Bunları burada sayıp dökmeyeceğiz. Bu kitaplardan birisi ve en
eskisi Bursa'lı Uzun Firdevs i tarafından yazıldığı kabul edilen (Vilâyetname-i
Hazret-i Hünkar Hacı Bektaş-2 Veli) adlı, Hacı Bektaşı uçurmak kastiyle
yazılmış kitaptır.
Firdevs i işte bu kitabında Yunus
Emre'nin Sarıköy'de gömülü olduğu hakkında bir ağız rivayeti nakletmiştir. İşte
bütün iddialar bu rivayete dayanıyor.
Uzun Firdevsi Padişah'ın, devrinin
ilim adamlarının güvenini kaybetmiş, uydurmacılığı yüzünden yüzlerce kitabı
ateşe verilerek yakılmış, hatta Türk toprakları içinde kalmak ve yaşamak imkanını
bulamayarak İrana kaçtığı. 366 cüz tutan bir kitabının 286 cüzü yakıldığı
bilinmektedir. Bir daha tekrar edelim: Firdevsi’nin ağız rivayetine dayanan bir
ifadesiyle tarihi bir hakikati dile getirmeye imkan yoktur. Osmanlı
İmparatorluğunun çöküntü devrinin tozu, dumanı içinde Ayasofya minaresinin
altı, Kanuni'nin Süleymaniye medresesinin bir odasıyla altındaki Caminin vakfı
dükkanı, Nur-ı-osmaniye medrese ve kütüphanesinin altındaki vakıf dükkanlar
tapu ile şuna-buna hatta Hristiyanlara satılarak bazıları patrikhaneye
vakfedilirken Yunus, Emre, Emir adlı her yatıra (Yunus Emre) ve bunların zaviyelerine
de (Yunus Emre Zaviyesi) denir olmuştur.
Bunların bazı perişan devlet defterlerine de geçtiği görülmüştür. Bu yıkılış
devrinin vesika denilen yazılı şeylerine katiyen güvenilemez. Sarıköy'deki
(Yunus Emir Bey) Zaviyesi yıkılış devrine kadar bütün İl-yazıcı Defterlerinde
doğru adıyla geçmiştir. Daha sonraki 1731, 1862, 1899 M. tarihli padişahların
ölmesi ve değişmesi münasebetiyle tebdil edilmesi anane haline gelen Beratlar'da
bu ad yanlış olarak (Yunus Emre) şeklinde geçmiştir. Halbuki Defter-i Hakani suretlerinde
ad doğru olarak yazılıdır.
Merhum
İbrahim Hakkı Konyalı kitabına şöyle bir not düşmüş. Derki: Başvekâlet
Arşivinde 63 No.da kayıtlı 924 H. 1518 M. tarihli ilyazıcı defterinde Lârende
mahalleleri sayılırken Yunus Emre'nin Câmiinin bulunduğu mahalle (Kirişçi Baba
Mahallesi) şeklinde tesbit edlimiştir.
Konya
Vakıflar Müdürlüğündeki 6 No.lu (Vakfiyeler ve Vakıf Kayraları defteri) nin 592
inci sayfasında 20 Safer 1228 tarihli bir mütevellilik tevcihi yazılırken aynen
şöyle deniliyor: "Lârende'de Yunus Emre Zâviyesi vakfının vazife-i muayene
ile mütevellisi olan eş-Şeyh es-Seyyid Sun'ullah ve es-Seyyid eş-Şeyh Abdullah
ibn-i Seyyid Şeyh Mehmed Bervech-i iştirâk tevcih 20 S. 1228.”
Bu
vakıf kaydına göre zâviyenin Yunus Emre zâviyesi olduğunda hiç şüphe kalmıyor.
Konya
Vakıflar Müdürlüğünde bulunan 4 No.lu Vakıflar Defterinin 577 inci sayfasında
şunlar söyleniyor: “Lârende kazası mahallâtından Kirişçibaba Mahalesinde vâki
Kirişçibaba Câmii şerifi yevmê nîm akça vazife ile nusf hussa-i tevliyyet
mutasarrif es-seyyid Mustafa ibn-i es-Seyyid Ali'ye tevcihine dair. 12 ca. Sene
1250”.
Bu
defterde ve 2 No.lu defterde Lârende’deki Yunus Emre zâviyesine ve mescidine
aid olan sayfalar koparılarak çalınmıştır. Bu korkunç ilmî cinayetin Yunus
Emre'yi Eskişehir'in Sarı öyü'nde gömülü göstermek isteyenler tarafından
yapıldığında hiç şüphe yoktur.[1]
Yunus Emre Karamanlıdır.
Karaman
toprağı onun mübarek cesedine rahmet beşiği olmuştur. Bunda hiç şüphe yoktur.
Bu; 20. asrın ilim ölçüleriyle ispat edilmiştir. Sarıköydeki bir çiftliğini zaviyesine
vakfeden Yunus Emir Beyle Yunus Emre arasında adlarının birinci cüzlerinin
benzerliğinden başka hiç bir münasebet yoktur. Yunus Emir Beydir, mezarı da
başka yerdedir.
Yunus
Emre'nin mezarı ise karamandadır.
Behçet Kemal Çağlar'ın 8.6.1966 ve
15.6.1966 yıllarında İstanbul
Radyosundaki konuşmalarında yunus emre için şöyle diyor.: Şimdiye kadar Koca
Yunus'un bu ermiş şairin, Anadolu'nun çok yerlerinde, mezarı olduğu iddia
edilen kabirler ve makamlar vardı..
Bunlardan birini asıl yattığı yer olarak
almak, ötekilerini yurt içindeki uzun telkin gezilerinde uğrayıp konakladığı
yerler diye kabul etmek durumunda idik. Bu arada Eskişehir yakınındaki
Sarıköyde yattığını bir eski kaydın belirttiği Yunus Emir Bey ismindeki bir
eski büyüğün Yunus Emre olabileceğini ileri sürenlerimiz oldu. Yunus'u anmayı
ve belli bir yerde ziyaret etmeyi özleyenler bu ihtimali hemen bir katiyet gibi
kabullendiler. O köyde anıtımsı bir çeşme yaptılar.
Yeni inceleme ve araştırmalar
birbirini kovaladı. Bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesinin dokuzuncu cildinin
315'inci sayfasındaki kayda parmak bastılar: Evliya Çelebi Karaman'da Yunus
Emre'nin mezarını ziyaret ettiğini, eşiğine yüz sürdüğünü yazıyor ve onu
rastgele ermişlerden ayırt etmiş olmak için «Türkîce tasavvufâne ebyat ve
eş’arı meşhur-ı âfaktır» diyordu.
Buna benzer kayıtların ışığında
Karaman'daki bu türbenin ve yakınındaki Kirişçi Baba tekkesinin vakfiye beratlarında,
Yunus'un babasının Horasan'dan gelip,
şimdi “Aşıklar Öreni” adını verdiği İsmail Hacı köyünün kalıntıları, vakfiyelerde
anılan kuyular, obruklar yerinde duruyor. Anlaşıldı ki Yunus o köyde karar
kılan ve dergah kuran, sonra Karaman'a yerleşip, Kirişçilik’le hayatını kazanan
bir Horasan Erinin torunudur.
Demek
ki: Selçuklu hükümdarları, Anadolu'da bir birlik sağlamak, halkı yeniden gönül
rızasiyle çevrelerinde toplayabilmek için, Horasandan kopup gelen ermişlere
topraklarında, ülkelerinde, devlet merkezlerine yakın topraklarda yer
göstermişler, böylelikle Mevlana ile babası Konya’ya, Yunus Emre ile babası da
Karaman'a yerleşmiştir dergah kurmak ve
muhitlerine mistik telkinlere girişmek imkanını bulmuşlar. Mevlana saray çevresinde
Farsça, Yunus halk içinde Türkçe olarak bu işe koyulmuşlardır...
Karamanda Dil Bayramında Karaman'da coşkun bir kalabalık önünde Karamanoğlu Mehmet Bey'in büstü yanında okunan şu manzume bu gerçekleri bir uçtan bir uca dile getiriyor..
Konuşulan
dil var ya şimdi bütün ulusca
Bir
bakıma Memetçe, bir bakıma Yunusça.
Bir
başka kutsal hava çalarken Konya'da ney
Karaman'da kavalı
özlüyordu Memet bey..
Bağrı
yanık Türkçeye onunla düştü cemre.
Türkün
eşsiz şairi, ermişi Yunus Emre
Sarayda, medresede Türkçe
tutarken yosun
Bir
duru pinar oldu sayesinde Yunus'un.
Selam sekiz yüz yıldır dili canlı Yunus'a
Selam, saygı, hayranlık Karamanlı
Yunus'a!
Yunus Emre camisinde, Caminin bitişiğinde Yunus Emre mürşidi Tapduk Emre ile
yan yana yatıyorlar.
Karamanımıza artık tek iş düşüyor .Yunus
Emre sizin içinizden çıkmış bir Debbağlar çarşısında bir Kirişçidir.. Kirişçi
Baba Yunus Emredir... Ozan yunusdur.
Derlerse Yalan, Evliya çelebi seyahatnamesi
okumalarını tavsiye edin..: Evliya Çelebi Seyahatnamesinin dokuzuncu cildinin
315'inci sayfasındaki kayıtta şöyle der: Evliya Çelebi Karaman'da Yunus
Emre'nin mezarını ziyaret ettiğini, eşiğine yüz sürdüğünü yazıyor ve onu
rastgele ermişlerden ayırt etmiş olmak için :
«Türkîce tasavvufâne ebyat
ve eş’arı meşhur-ı âfaktır» diyordu.
evliya çelebi Dergahtaki mezarın Yunus
emre’ye ait olduğunu ve eşiğine yüz sürdüğünü söylüyor, daha nasıl inanmazsın...
Kaynak 16/03/2022
İbrahim
Hakkı KONYALI Bülent ÜSTÜNDAĞ
Abideleri
ve Kitabeleri ile Karaman Tarihi
Ermenek ve Mut Abideleri
[1] İ.H.Konyalı: Ben 23 sene evvel bu
defterleri incelemiş, Yunus Emre'nin Karaman'. li olduğu hakkındaki
vakfiyeleri,
vakıf kayıtlarını almıştım. B. defterler henüz tescil edilmemiş olduğu, yani
genel müdürlükçe suretleri
alınmadığı için fevkalâde kıymetli belgelerdi. Vakıflar Umum Müdürlüğü iki
müfettişini bu cinayeti tahkike
memur etmiştir.